Tersine Beyin Göçü

Çok değerli bilim insanımız sayın Prof. Dr. Aziz Sancar Hocamız, 10 Aralık 2015 tarihinde Nobel Kimya Ödülü’nü alarak, bizlere tarifi olanaksız bir sevinç ve gurur yaşattı.
Bu mutlu haberin ardından, öteden beri tartışılan bir sorun konusunda bazı öneriler yeniden gündeme gelmeye başladı:

Yurtdışında yaşayan, çalışan bilim insanlarımızı, ülkemize dönüp çalışmalarını, üretmelerini desteklemek, teşvik etmek için neler yapılabilir?
Bu, "Tersine Beyin Göçü"nü özendirme, teşvik etme, destekleme biçiminde de tanımlanıyor.

Öncelikle, “Tersine Beyin Göçü” tanımlamasının yada kavramının ne anlama geldiği açık biçimde ortaya konulabilmiş değildir. Bu kavramla ne anlatılmak istendiğini, ben de kavrayabilmiş değilim!

Yaklaşık 11 yılı aşkın bir süredir yurt dışında yaşayan ve çalışan bir bilim insanıyım. Bu süreçte iki ülke değiştirdim; önce Danimarka (2005-2007), sonra da Fransa (2007-halen)... Hiç bir zaman, kendimi (yada beynimi) bilim için "göç etmiş" biri olarak görmedim, tanımlamadım. Bilim için ülke(ler) değiştirdim sadece! Gerekirse yine değiştirebilirim!

Bu kısa ve öz yazımın konusu olmayan “göç etmek” kavramının, tamamen başka bir anlam taşıdığını düşünüyorum. Kaldı ki, göç etmek, sadece beynin göç etmesi anlamına da gelmiyor kanımca. “Beyin göçü” ile anlatılmak istenilen her ne ise, bilim insanı, sadece beyniyle “göç etmez”; bilim, sadece beyninde değildir, kalbindedir, yaşamındadır da.. Yani, aslında göçen ne sadece bir beyin vardır, ne de sadece bir kalp.. Bilim insanı, konum olarak ülke değiştirmiştir sadece...

Ülke(ler) değiştirmenin, pek çok nedeni olabilir. Meslekleri ne olursa olsun, kendi alanlarında yaptıkları bilimsel araştırmaları, verdikleri eğitimleri, belki de daha üst ve kaliteli düzeyde ve elverişli olanaklarla yapmayı sürdürme güvencesi, bilim insanının en doğal hakkıdır. Daha kaliteli, daha özgür, daha bağımsız bir şekilde araştırmaya ve üretmeye devam edebilmek için, akademik yaşam ve bilimsel ortam koşullarının elverişli olduğu yeri / ülkeyi seçmekte özgürdür. Yaşadığı ülkeyi değiştirmiş olmasının, bilimsel bir gerekçeye de bağlı olması zorunlu değildir elbet. Başka nedenlerle de ülke değiştirmiş, bilimsel çalışma ortamının kendisi için daha üretken ve yararlı olduğunu görünce, o ülkede kalmayı seçmiş olabilir...

Yurtdışında, pek çok ülkede yaşayan, çalışan ve yaptıkları çok değerli bilimsel araştırmalarıyla, verdikleri eğitimlerle, bilimin gerek kendisine, gerekse insanlığa çok değerli kazanımlar sunan, sunmayı sürdüren sayısız Türk bilim insanımız var. Bilim insanlarımızın Türkiye’ye dönmeleri için yapılan önerilerden bazıları şunlardır:

- Tıp vb Araştırma Merkez(ler)i kurulması,
- Enstitüler kurulması,
- Vakıflar kurulması,
- Teşvikler, destekler, burslar vb olanaklar sağlanması ve artırılması..

Bunlar elbette çok güzel ve değerli öneriler.. Kimileri de hayata geçiriliyor yavaş yavaş..

Ancak:
"Sorun" yada "soru", ülkemizde böylesi “kapsamlı tıp yada diğer bilim alanlarında araştırma merkez(ler)i” kurarak, yurtdışında çalışan ve üreten "kariyer sahibi" bilim insanlarımızın ülkemize geri dönmelerini sağlamak değildir.

Ülkemizdeki "bilim anlayışı" ve "bilimsel araştırma yapabilme/yapamama" sorunsalı, sadece muhteşem kapasiteli Üniversiteler, Araştırma Merkez(ler)i, Enstitüler vb kuruluşlar oluşturmakla ve bilim insanlarını bu kurumlarda çalışmak ve araştırmalarını sürdürmek üzere davet etmekle çözülemeyecek kadar ciddi ve derindir ne yazık ki..

Peki! Önceliğimiz ne olmalıdır? Hiç kuşkusuz öncelik, tam akademik özgürlüktür, bilimsel çalışma ve araştırma ortam ve olanaklarının varlığıdır. Bilim anlayış ve kültürünün, bilimin öneminin ve yaşamdaki yerinin ilköğretimden başlayarak ülkede köklü biçimde yerleştirilmesidir. “Tersine beyin göçü”nü önleyecek sağlıklı ve uzun soluklu çözümlerin bulunması ve uygulanmasıdır.

Bilim, evrenseldir, coğrafi sınırlar içine hapsedilemez! Dil, din, ırk, renk, ulusal köken vb nedenlerle sınırlandırılamaz. Düşünce özgürlüğü, bilim özgürlüğünün ayrılmaz parçasıdır. Çünkü bilimin amacı, özünde, insanın ve insanlığın geliş(tiril)mesidir. Dolayısıyla, bilim insanı da, evrenseldir; bilimin evrensel değer ve ilkelerine bağlıdır, adanmışlığı da sadece ve sadece bilimin kendisidir.

Her zaman ve yürekten paylaştığım düşüncemi bir kez daha yinelemek istiyorum: Ben ve, bütün kalbimle inanıyorum ki yurtdışındaki bilim insanlarımız, ülkemizde bilimin, bilim kültürünün, bilimsel araştırmaların hak ettiği yere yükselmesi ve ilerlemesi için elden geldiğince katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Bunu, özveriyle, büyük bir coşku, heyecan ve istekle yapıyoruz. Ancak bireysel çabalar, bireysel iyi niyetler, kimi zaman yetersiz kalabiliyor. Bir üzüntüm de budur…

Saygılar, selamlar,
Pr Sinem Ezgi Gülmez

Not: Yazının içeriğinin tamamı yada bir kısmı, değiştirilmeden ve kaynak gösterilerek paylaşılabilir.